Hayatın Yansıması – Taşlar, Aynalar ve Sahne

Hayat bazen bir taş gibi gelir insanın üstüne. Beklemediğin bir yerden bir söz, bir bakış, bir yargı gelir… ve sen kendini savunurken bulursun. Ama o taş gerçekten sana mı atılmıştır, yoksa atan kişinin içindeki bir acının yankısı mıdır?

İnsan, dış dünyayı kendinde olanla tanır. Ve çoğu zaman bir başkasına yönelttiği yargı, kendi iç dünyasının bir izdüşümüdür. Bu yazı; yargılamak, yargılanmak ve sahnede kalmak üzerine… Ama en çok da “taşları” anlamak üzerine.


1. Yargının Aynası: İçimizde Olmayanı Göremeyiz

İnsan birini yargıladığında, aslında kendine ayna tutar. Çünkü içimizde hiç olmayan bir niteliği başkasına atfedemeyiz. Belki bastırdığımız, tanımadığımız ya da henüz kendimize bile itiraf etmediğimiz bir yönümüzdür o.

Yargıladığımız kişi bazen, içimizdeki bilinmeyen bir parçayı görünür kılar. Bu yüzden biri sana taş attığında, o taşı hangi acıdan, hangi bastırılmış hayal kırıklığından çıkardığını düşünmelisin. Belki o taş, hiç sana ait değildir.


2. “El Alem” Sloganı: Korkunun En Gürültülü Hali

Hayatlarımızda birçok şeyi o taş bize atılmasın diye yaparız. “El alem ne der?” diye sormaktan, kendimiz olmayı unuturuz. Koltuğunda oturan taraftarlar için oynarız hayatı. Oysa o taraftarlar, bizim yükümüzü paylaşmaz; sadece izlerler, yargılarlar ve bağırırlar.

Kendimizden uzaklaştığımız her anda, başkalarının acılarına denk gelmemek için fazla dikkatli olmuş olabiliriz. Ama bu dikkat, kendimizi eksiltmek pahasına oluyorsa, artık bir savunma değil bir kayıptır.


3. Taş Atanlar Kimlerdir?

Çoğu insan, yapamadığını yapanı taşlar.

Koşamadığı hayallere koşanlara, cesaret edemediği adımları atanlara, kolayca taş atar. Çünkü içindeki “keşke”yi görmek zordur. Taş atmak bir hafifleme yoludur bazen; bir tür içsel çığlığın dışa vurumu.

Ama o taşın amacı senin canını acıtmak değil; atan kişinin kendi sıkışmışlığını dışsallaştırma biçimi olabilir. Unutma, hayatı koltukta seyirci gibi izleyenler, arenadaki savaşçılara taş atar.


4. Sahne Senin: Yolu Olan Taş Toplayamaz

Hayat bir sahnedir, ama herkesin sahnesi kendine özeldir. O sahnede yürümek, hata yapmak, yargılanmak, alkışlanmak ya da taşlanmak… hepsi o sahnede olmanın bedelidir. Ama sahnede olmayan, yol yürümeyen hiç kimse taşlanmaz. O yüzden taşlardan korkarak o sahneden inme.

Unutma: Yol yürüyen pek taş biriktiremez avucunda; yol yürümek yüklerini bırakmaktır.


Hayatınızı paylaşmadığınız insanların yargılarıyla sahnenizi terk etmeyin. Onlar için değil, kendiniz için yürüyorsunuz. Yargılayanlara değil, yolunuza bakın. Çünkü sahne seninse, taş da senin, gül de senin.

Yapmadıklarını yap.
Parla. Parlat.
Ve o taşı tutanlara şunu söyle:
“Yargılayıcı yorumları değil, sadece kendi adımlarımı duyuyorum artık.”