Kendime Notlar
Notes from My Inner Path
Kimin yaşadığı önemli değil. Bu sahneler içimde iz bıraktı.
O yüzden yazdım. İlla okunsun diye değil — bu yüzden bunları bir basılı ürün olarak kurgulamadım.
Unutmamak için de değil. Sadece içimden çıksın diye.
Çünkü bazen insan düşünür, durur, susar…
Ama yazmadıkça o düşünceler, zihnin kıvrımlarında, sinapsların arasında sıkışıp kalır.
Yazmak, düşüncelerimin yürüyüşe çıktığı hali gibi.
Düşünürken veya okurken topladığım her şeyi, yazarken sıraya koyabiliyorum.
Duygularımı dinlendirmenin, zihnimi netleştirmenin tek yolu, bazen bir kelimeye tutunmak oluyor.
Yazmak; hem kendimle konuşmak, hem de sessizce biri duysun diye kapıyı aralık bırakmak gibi.
Biliyorum, çoğu insan yazmıyor. Belki hissetmiyor da.
Ama ben çok hissediyorum. O yüzden, hissettiğim sürece yazmak zorundayım.
Çünkü bir şey yazıya dökülmediğinde, yaşanmış da sayılmıyor gibi geliyor bana.
Vangelis’in notalarıyla hafızamıza kazınan Blade Runner filminde, Roy Batty’nin son sözleri gibi:
“All those moments will be lost in time, like tears in rain.”
“Tüm o anlar zamanın içinde kaybolup yitip gidecek… tıpkı yağmurda kaybolan gözyaşları gibi.”
Bu sözler bazen içimde yankılanıyor.
Yazmazsam, bütün o anlar, anılar ve düşünceler sanki yok olup gidecek gibi…
Bu bölüm, kısa hikayeler ve ilgi alanlarımla ilgili yazdığım yazılar; kısaca herhangi bir forma etiketleyemediğim yazılar —
içimde birikenlerin sessiz kayıtlarını tutuyor.
Sahnesi küçük ama duygusu derin anlar…
Yazarken biraz kendimden kurtuluyorum, biraz da kendime ulaşıyorum.
Blog bölümünde okuyabilirsiniz.